Önceleri kaçamak bakışlarını sezdim. Senin farkındaydım, sesinin tatlı tınısının yankısında, yağmur altında aydınlattığın yollarda durmadan izine rastladım. Seni hep kılpayı kaçırdım.
Çok geçmedi, seni bekler oldum. Sıcak su torbamı da alıp pencerenin önünü mesken tuttum. Hava kötüyken, yağmur asfalttan hınç çıkarırcasına öfkeyle yağarken seni düşündüm hep. Gel, evde sıcak yemek var. Senin için yaptım.
Geceler geceleri kovaladı. Ben hep aynı yerde, bir gözüm kışımın baharı mor kasımpatımda, bir kulağım dışarının tıngır mıngırında, seni bekledim durmadan. Gelirsen, ne seni kaçıracak sabrım vardı ne de birbirimize geç kalmanın acısına direnecek gücüm. Durmadan, bekledim.
Beni düşündüğünü biliyorum. Yoksa gelmezdin. Gelmezdin ben uyurken, gelmezdin yanan lambamın sarısı perdeden sızarken. Bazen istesen de olduramıyorsun bir şeyleri. Sen benimle olmayı, bense gizeminle yaşamayı olduramadım. Sonbaharın eksiltemediği yaprakları, her kaçamağında bir bir sen eksilttin durmadan.
Umutsuzluğun terk edişe evrildiği o akşam, geldin. Sana söyleceklerim birikmişti, ama hiçbiri seninle geçirebileceğim bu güzel sonbahar akşamında gülümsemene bedel olamazdı. Sevgi sözcükleri sözlüğümü açtım sana. Seç, beğen, al. Hepsi sana.
Yakıcı bir aşk bu, sıradışı bir aşk(1). Seni gördüğüm o ilk günden sonra, pencerem açıkken, perdem aralıkken geldin hep. Sana tutkun, seni durmadan beklemeye devam ettim. Her gelişinde tutkun, bir bir kuruttu çiçeklerimi, her gidişinde çöle çevirdin pencere önünde yeşerttiğim vahamı. Yıkıcı girdaplar bıraktın ardında, yine de vazgeçemedim senden. Sonbahar bile hiddetinden korktu; yağmurla rüzgarla topyekun savaştı seninle. Aklımda yalnızca sen vardın ve sana güvenli bir sığınak olmayı düşledim durmadan.
Gökkuşağının umutsuzlara umut, çulsuzlara hazine hayali olduğu bir sabah yıkımınla karşılaştım. Meğer sen hep bana sığınmıştın, hep beni beklemiştin bunca zaman. İşim gücüm öyle beklemekmiş ki seni, burnumun dibinde görememişim seni. Enkazına rağmen, seni soluksuz seviyorum. Artık her gün yıkımınla yüzleşip yine de kollarımı boynunda kavuşturuyorum. Penceremi sonbaharın soğuna inat, hala yalnızca senin için açıyorum.
(1) Cemal Süreya