Karanlık gecedeki lacivertsin. Vapurdumanı çiçekleri olmuş yıldızların, ayın ışığından nasiplenen bulutların ardında. Telaş içinde, saçılmış yıldızlarını topluyorsun. Sen, topladığı yıldızlar avuçlarından taşıp oraya buraya yayıldığını fark edemeyen bir ahmaksın. Çocuksu bir ahmaklık bu. Gözün sadece baktığı yeri görüyor. Gördüğündeyse, sevecenlikle karşılıyor.
Yanı başımdaki Boğaz’a, gösteriş meraklısı yunuslara sırtımı dönüp bekledim seni.. Tek başıma çıktığım İstanbul turlarına, seni de taşıdım gönlümde. Yalnızca haftalardır beklediğim oyuna, sen gelmesen de girdim. Yine de, heyecanla aldığım tek top limonlu dondurmam eridi avuçlarımda, sen gelmeden bakmadım tadına. Sanat aşkıma erişir bir aşk yeşerttim sana.
Günler artık farklı, dünya eski dünya değil. Asya ve Kuzey Amerika yeniden buluşup, Pan-Pangeasim hayallerini tartışıyor. Afrikalılar ve Avrupalılar topyekun mekan değişikliğine giderek, evlerini değiş-tokuş etmişler. İstanbul’sa bir başka, bir güzel farklı.
Kilyos’un kıyılarına altın tozları mı vurmuş?
Ağaçlar gürültülü yeşil gölgelikler mi giyinmişler? Gayet fit duruyorlar böyle.
Vapurlar cesaretlerini Haliç’in dalgalı girişinde sınamaya kalkmış olacak ki, tıngır mıngır sallanıyorlar.
Galata Kulesi Dev İstanbul Unicorn’unun boynuzu muymuş meğerse? Aaa, greyfurt gibi dışı sarı içi pembe günbatımlarının arkasındaki sebep de bu muymuş peki? E muhafız Hakan’ın koruduğu İstanbul bizim unicorn muymuş yani?
Fakat bunlar önemsiz. Bugün bütün araçlar ben durağa geldiğim an geldi, İstiklal’de Kızıldereliler çalıyordu, köşe dipteki barda bira %50 indirimliydi ve en önemlisi, bugün hava çok güzeldi. Bu yüzden, sırf seni sevmek güzel diye, seni sevdim ve bekledim.
Bazen, geceleri seni hayal etmeye çalışıyorum. Lacivertinin gölgesi yansır mıydı duvarlarıma? Belki biraz parfüm kokardı çarşaflar. Kaçmasın kokusu nolur.. 4 gün 4 gece, kokusuz sabunla aldığım duşlardan sonra girerdim sana dokunmuş bu mabede. Sevdiğimiz şarkı çalıyor fonda. Sana bakışımı görüyorum senin gözlerinden. Ama nereye bakarsam bakayım seni göremiyorum. Her yeri arıyorum. Geçtiğimiz sokakları yeniden bir bir turluyorum. Yolladığımız mektupları yeniden bir bir açıyorum.
Soğuğuna direndiğimiz Boğaz’ın sert esintisini yeniden, tir tir hissediyorum.
Getirdiğin çiçeklerin kurularını yeniden, bir bir okşuyorum.
Karşılıklı devirdiğimiz tekilaları yeniden, bir bir dikiyorum.
Zihnim biraz dengesizleşiyor, berraklığı sallantıda.
Kucağıma uzandığında dökülen saçlarını yeniden, bir bir okşuyorum.
Göğsünün alevini yeniden, cayır cayır hissediyorum.
Yanaklarının kenarındaki çizgilerin yeniden, tek tek izini sürüyorum.
Düşen kirpiğini dilekler yükleyerek yeniden, usul usul üflüyorum.
Gözlerindeki Kandilli yeşilinde yeniden, uzun uzun seyahat ediyorum.
Uzun bir bekleyiş benimki, defalarca gelip gittiğin.
Uzun bir bekleyiş seninki, gelip hep kapıda kaldığın.