Penceremi açtım. İçeri girip zorla oyun oynamaya çalışan yavru bir kedi gibi döküldü sonbahar yaprakları. Kimisi dönüşümünün başında ve hala taşıyor yeşilini gururla, kimisi gün batımıyla yarıştırıyor nar kırmızısı çehresini. Ne etliye ne de sütlüye karışan mağrur sarı yapraklarsa sessizliklerini avucumun içinde bozuyorlar. Yaprakları sıkıp un ufak etmek oldum olası keyif vermiştir. Duyduğum hazzın bir çeşit şiddet eğilimi olmasından şüphelenmiştim bir süre. Fakat, daha sonra fark ettim ki, onların sessizliğini, oradan oraya savruluşlarını izlemek onlara yapabileceğim en gaddar haksızlık. Kıymetleri bilinemeden yitip gidecekler toprak anada ve sadece ayrılıklı romantik aşk filmlerinde dekor olarak kalacaklar. Sonuçta ne renkleri kırmızılar gibi albenili ne de yaşları yeşiller gibi genç. Fakat, onların bambaşka bir çekiciliği var: Sesleri.. Çeneleri düşer meltemin dolu dizgin heyecanına kapılıverdiklerinde. Canlıların her bir adımı altında döktürürler orijinal bir ezgi. Aşkları da gürültülüdür, birbirlerine her temaslarında uğuldar gözü pek, cengaver yürekleri..

Ve işte, şimdi masama düşmüş, boylu boyunca uzanmışlar karşıma keyifle. Hafif kolları büzüşmüş kimisinin, eh pek tabii yaşlılıktan.
Koşup mutfağa bir Türk kahvesi pişirdim kendime alelacele. Açık kahverengi köpüğü fincanı doldurdu gururla. Kahvesini cezveye bolca koymuştum, hakkımdaki modası geçmiş gerçeklere ve esrarengiz geleceğe şifa niyetine fincanı kapatırım diye.
Kahvemle döndüm odama, masamdaki hınzır ve maceracı yaprakların kolajına zarar vermeden yerleştim sandalyeme. Güzele bakmak sevaptır, e öyleyse güzele güzel demek de suç olmasa gerek. Kaptım kırmızıyı, yerleştirdim yaprakları biriktirdiğim, bana çok sevdiğim bir arkadaşımdan armağan olan defterimin boş bir sayfasına. Sadece güzel zamanlar ve güzel insanların varlığı iz sürülebilir bu defterde. Onun şanına yakışır biçimde, yaldızlı izolabandımdan küçük ince bir parça kesip sabitledim kırmızıyı, her türlü düşme ve kıvrılmaya karşı. Yanına sonbahara yakışan bir renk ile tarihi ve yeri not ettim. Birkaç güne rengi bordolaşacak ve hatta üstünde kahverengi-siyah arası lekeler belirecek ama ben yine de onun bugünkü parlaklığını ve görkemini ona her baktığımda hatırlayacağım. İlk aşk gibi.. Sonbaharı yağmursuz ve ‘gri’siz gösteren, gün batımı ılıklığında, cıvıl cıvıl bir ilk aşk.
Kırmızının ardından, kafası karışık yeşili tanıdım. Hala kırmızı mı sarı mı olmak istediğine karar verememiş bu delikanlıya panomda görkemli bir yer hazırladım. Yeğenimin gülen suratının hemen aşağısında, eski sevgilimle birlikte gittiğimiz ilk serginin biletinin hemen sağında, kısacası yeşilin güzelliğine ve bahtının hüznüne yakışır bir köşeye yerleştirdim. Şimdiye dek yalnızlık nedir bilmemiş bu cesur çocuğa arkadaşlık etmesi için de odama birlikte çıkartma yaptıkları küçük kestaneyi iliştirdim berisine.
Hüzünlü güzelimizin de ziyaretini sonuca bağladıktan sonra, ellerim sarıya yöneldi. Kim bilir neler söyleyecekti bu gururlu ama geveze ihtiyar. Avucumu genişçe açtım ve ortalayacak şekilde yerleştirdim yaprağı. Yavaşça sıktım.. Canını acıtmadan, gururunu kırmadan parçaladım onu. Tozlarını pencereden dışarı serptim, iki elimi birbirine çırpa çırpa. Ömrü boyunca sonbaharı beklemiş ve sevdiğine kavuşmanın hayaliyle zaman içinde adeta kavrulmuştu. Sonunda şimdi, sonbahara karıştı.. Bundan böyle onu çöpçü amcaların sokakları süpürüşünde yahut da sonbahar esintisinin minik girdaplarında görebileceğiz. Parçalanmamış son kalıntıları da, saldım pencereden, ilk yağmurda toprağa karışacaklar.
Huzurluyum.. Kahvemi yudumlarken sonbaharı dinliyorum. Gözlerimi kamaştıran kırmızıların, değişimden korkmadan cesaret veren yeşillerin ve romantik müzisyen sarıların hikayesini biliyorum artık.
İçimi yavaş yavaş bir coşku kaplıyor. Biraz umut biraz da heyecan eşlik ediyor ona.. Merak duymaya başlıyorum. Yarını merak ediyorum mesela? Hava nasıl olacak acaba? Yavaşça gökyüzüne çeviriyorum bakışlarımı.. Bulutlar şaklabanlık peşinde, kılıktan kılığa girmişler yine. Yanaklarım istemsiz geriliyor sakince, dişlerim gün ışığına meraklı, aralıyorlar dudaklarımı. Gülümsüyorum farkında olmadan. Bugün de güzel bir gün.
7 Ekim 2019, İstanbul