Telefonum çalıyor. Sevmediğim bir çağrı müziği kulağıma sokuyor. Telefonla konuşmak hiçbir zaman kolay olmadı. Başıma gelmek üzere olan bu talihsizliği yalnızca böyle uğursuz bir alamet haber verebilir.
Kayıtlı olmayan bir numara arıyor. Buna rağmen gizemli bir arama hiç değil, arayan sensin. Daha önce tekrar tekrar kaydettiğim ve her seferinde kısa bir süre sonra sildiğim numarana aşinayım. Bu çağrı müziği tam da senden gelen bu aramaya göre.
Müziğin seviyesi saniyeler geçtikçe artıyor. Gürültüsü arttıkça müzikteki yaylılar çıldıracak gibi oluyor, oradan oraya koşuşturuyor sanki. Ritmin arkasına iyice gizlenmiş bas ise, şurasına kadar gelmiş bir öfke krizini çağırıştıran bir sesle öne atılmaya çalışıyor. Müzik bir bütün gibi güzelimsi bir izlenim verse de, beni yoruyor, dövüyor, ve sinirime dokunuyor.
Filmlerde bomba geri sayımda ilerledikçe, karakterin de sinirleri gerilir ve sadece kendisi değil alnındaki soğuk ter bile aceleci davranır. Sonunda da doğru kabloyu, saniyelerce kafa patlattığı soruna geliştirdiği akılcı ve zekice bir çözümle değil, dalga geçer gibi bir anda vuku bulan bir şansla bulur. Şans, aslında, bombayı ve karakteri birleştiren zalim şey kendisi değilmiş gibi bir sanrı oluşturur. Bombanın nihayetinde bir işe yaramadığı bir kurguda, gayet iyi durumda ve kendi halinde takılan karakteri paçayı kıl payı sıyırdığı bir felakete itip sonra da çekerek kendisine övgüleri toplar şans. Şansa her zaman diş biledim bu yüzden ve asla güvenmedim.
Telefon, sanki hiç kapanmayacak gibi çalıyor da çalıyor. Zaman ilerledikçe film karakterlerinin aksine, sorundan kaçınma arzum daha da güçleniyor. Telefonu yanıtlamamaya gittikçe daha da ikna oluyorum. Sorunlarımdan kaçındığım söylenemez, yalnızca onları sahiplenmiyorum. Üstelik, benimle inatlaştığını düşünüyorum. Sen zaten her şeyin kendi istediğin gibi olmasını istersin. “Ben seni şu an arıyorum. Şu an açacaksın!”. Oldu canım!.
Aslına bakarsan, beri arama cüretin, beni sinirlendiriyor. Senin gözündeki zayıflığım sinirimi bozuyor.
* Eğer açarsam, senin aradığını görüp kayıtsız kalamadığımı ve telefonu sana tükenmeyen aşkımdan dolayı cevapladığımı düşüneceksin. Düşüneceksin ama kendine itiraf edemeyeceksin. Senin için bile bu çok narsistik. Bu yüzden senden hala etkileniyor olabilme ihtimali olduğunu sanacaksın.
* Eğer açmazsam, senin aradığını görüp seninle yüzleşmekten korktuğumu, ve telefonu sana tükenmeyen aşkımdan dolayı cevaplamadığımı düşüneceksin. Düşüneceksin ve bu sana mantıklı gelecek. Sen bile nefret ve öfkenin, büyük bir aşkın son umudu olduğunu biliyorsun.
Her türlü sana aşkıma bir kez daha ikna olacaksın. Şimdi beni aradığına göre, bir kez buna ikna olmuşsun belli. Seni hep beklediğimi düşünürdün. Kimlerle nerelerde olduğumun bir önemi yoktu senin için, çünkü ben hep döndüğün yerdeydim senin için, “bekliyordum”. Oysa ben hiçbir zaman beklemedim, döndüğün yer bendim ve sen her seferinde bana döndün. Ah, bu sıkıcı bakış açın yok mu?!
Telefon sustu. Tekrar aramazsın sanıyorum. Şimdilik her şey normale dönmüş gibi. Şans eseri doğru kabloyu bulan ve zekası hor görülen film karakterimizin yaşadığı rahatlamayı hissediyorum. Tamamen kontrolüm dışında gelişen ve maruz bırakıldığım bu gerilim bittiği için mutluyum. Son bir dakikada, şaşkınlık, özlem, öfke, teslimiyet ve gerilim, ve rahatlama.. Yaptığım herhangi bir şey ya da söylediğim herhangi bir sözün bedeli değildi bu. Bu bir alan ihlaliydi. Hoş karşılanmayan birisinin zihnimin dingin yuvası bedenime duygusal sonuçlar yarattığı bir ihlali söz konusuydu.
Bunların farkına varamayacak kadar aklın beş karış havada. Sana sorsam, “Öyle aklımdan geçti, nasılsın napıyorsun diyeyim, dedim.” diyeceksin. Sanki önemsiz bir merak. Doğal bir özlem. Bense, hala kendi duygularını tanımayan ve kendisini kandırmak için çaresizce uğraşan bir ergen olduğuna bir kez daha ikna olacağım. Senden ayrıldığıma göre, bir kez buna zaten ikna oldum.
Bir daha aramadın. Ben de numaranı arama kayıtlarından silmedim. Diğer dolandırıcılara yaptığımdan farklı olarak, bir tek, seni engellemedim de. Seni artık merak etmiyor oluşumun verdiği bir zafer hazzıyla, telefonu kenara koyup kitabımı okumaya devam ettim.