Tanışma, yeniden

Siyah maskeli çocuk fark etmeden geçti gitti yanımızdan. Oysa bu ilk karşılaşmamız değildi. Çiçekçi amca bize konduramadı birlikteliği, arkadaki çiftlere yöneldi. Rakı eşliğinde aşk yaşayanları eğlendiren tamburlu müzik biz geçerken sustu. Tanışmamız, İstanbul’un berrak gökyüzünü sis gibi kapamıştı. 

Güzel başlayan bir gündü oysa. Yağmurun ıslattığı toprağın kokusunu kana kana çektim ciğerlerime.  Gece karanlık ceketini kapının arkasına asmış, Boğaz dalgasını Marmara’ya dökmüştü bile. Geriye bir tek Pazar balıkçıları, sen ve ben kalmıştık. 

Nostaljiyi yaşamak, yeniden birbirimize bakabilmek için çıktığımız bu yolda anıları bir bir sildik belleklerimizden, yenisini inşa etmeksizin. Sokaklar sıradanlaştı, kambur bedeninde gözlerini göremez oldum. Bir tek ben kalmıştım. Ben de yarınım yokmuşcasına kustum duygularımı üzerine. 

Güzel şeyler söylediğimi sanıyordum. Duygularım kıymeti bilinmeyen mücevherlere dönüştü avucunda. Bir iki şey söyler gibi oldun bana, duyduğum yalnızca titrek bir elvedaydı ve ardından gelen sessizlik.

Ya çoktan vazgeçmiştin benden ya sadece korkaktın ya da ikisi birden. Yanılmışım, seninle daha önce hiç tanışmamışım. İmrenerek baktığım sen, kendini ifade etmeye çabalayan bir çocuk kalıverdin karşımda. Belki çocuktun, belki korkaktın. Sessizliğin apaçık serdi gerçeği ortaya: beni sevmiyordun. Senden bana kalan ne varsa, hepsini tarihi beyaz çeşmeye boca ettim. Çeşmenin delisi yükümün ağırlığından şaşırmıştı, ilk kez çeşmesinin önünden geçenlere salça olmadı.

Toprak kokusu, asfalt ve egzoz kokusuna karıştı. Aşırı kentleşmenin kurbanı olan kalbim, kırgınlıktan mıdır, kızgınlıktan mıdır bilmem, titremeye başladı. Gözler kalbin aynasıdır, dururlar mı? Ağzım buruş buruş, gözlerim ha bıraktı bırakacak yükünü. Yine de, bana dokunma istedim, ilk kez. Kentin içinde iki yalnızdık artık, seni yolun ötesinde bıraktım. Boğaz’da yıkadım yaşlı gözlerimi. Önce Karşı’ya, sonra tüy gibi uçuşan bulutlara baktım. İstanbul hala çok güzeldi. Rüzgar bana nefes olmaya geldi. Dalgalar sırtımı sıvazladı. Bir gün önce korktuğum ne varsa Ghibli’nin sevimli kurumları gibi kaçıştı, umut ettiğim ne varsa martı olup gözlerden uzaklaştı.

Seninle tanıştığımız yerde, bu sefer seni tanıdım. Keyifli, kısa bir sohbet sonrası, tek başıma evimin yolunu tuttum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *