unutmak üzerine

Unutmanın zamanla gelişen bir durum olduğu düşünülür. Külliyen yalan. Unutuş bir anda gerçekleşir. Her sabah çiçeklerini sularken aklına gelen, bir sabah gelmez ve unutmuşsundur. Evde anahtarlarını unutmak gibi. Kapıda kaldığında fark edersin unuttuğunu, ve bir anda kendisini hissettirir.

Mutlak bir yorgunluk sonrası, unutma yaşanır. O gece güzel uyursun, sabah martıların çığlıklarıyla uyanırsın. Güzelce bir kahve demlersin ve keyifle ya da sabaha küfrede küfrede yudumlarsın. İş başlar, günlük telaşlar girer araya. Canın tatlı çeker, bir parça çikolata yersin. İki karga kavgaya tutuşur. Belki işte o zaman hatırlarsın, unuttuğunu. Unutulan hatırlandığında fark edilir, unutuş bir andır ve her şey bu noktada değişir.

Hatırlamak unutmanın zıttı gibi değerlendiririz çoğu zaman. Ama bu da yalan. Unutmak daha kapsamlıdır ve hatıralarla sınırlı da değildir. Hayaller de unutulur. Onu görmeyi ne kadar istediğini de unutursun, onu yeniden görmek istediğini de. Unutmanın zıttı istektir. İstek kalmadığında, unutmanın da hatırlamanın da bir zemini kalmaz ve her şey kaldığı yerden devam eder. Kuşlara mamalar verilir, kedilere pisipisi çekilir ve akşam tangoya gidilir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *