Kamera ve Gümüş Matara

*Dostlarla Beş Çayı’nın ilk konuğu, Sevgili Esra Nalbant’tan inciler..*

Telefonumun galerisinde geriye doğru giderken geçen zamandan çok yapılan ve yapılmayanlar öne çıkıyor.  Yeterince uzun süre galeri içinde git gel yapınca o zaman hissedilenler kendini düşünce akışına bırakmaya başlıyor. Sabırsızca parmaklarımla küçük fotoğraf karelerini yukarı yolluyorum istikametim belli bundan tam bir sene öncesi. Durdurup tarihe bakıyorum : Mayıs 2019 hayır bir ay daha geriye gitmemiz lazım. Nisan sonuna ulaştığımı Largo Argentina fotoğraflarından anlıyorum. Sonunda nisan ortası, Bümk odası, şuh pozlarımız ve sonraki sabah dalgalar. Geçen sene bu zamanlar ziyaretçilerim vardı Roma seyahatimden birkaç gün öncesi. Arkadaşlarım okulumda konser vermek için buradalar, bir sonraki gün Emirgan’dan küçük motorla karşıya geçeceğiz. Peki daha öncesi tekrar fotoğraf kareleri küçülüyor hızla geçerken arada yeşil bir fotoğraf grubu var Polonezköy olmalı. Karlı bir kış rakısından kalma gece lambalarının sarısına bürünmüş fotoğraflar, bolca kütüphanede çekilmiş kitap kapakları, birkaç sevilen minyatür, kazı anıları derken buldum. Nisan ortası 2018 eski ev arkadaşımın balkonundan bizim sokağın olduğu fotoğraf. İki sene önce bu zaman diliminde ise bu sefer daha önce iptal etmek zorunda kaldığım Milano gezisindeyim. Eski ev arkadaşım bana odasını açacak kadar zarif. İlk günden şişelerce (yani iki) şarap ve gittiğimiz restoranda ikram edilen bütün Limoncello’ları içtiğim için evsizlerin uyumak için kullandığı İtalyanca hariç her dil konuşulan gece otobüsünde gezi ruhuna yaraşır bir beni ayıltma dayanışması başlatmışım. Bir sene daha geriye gitmeye çalışıyorum ama telefonum daha genç 2017 temmuza kadar uzanıyor ancak Cermodern’de evlenen lise arkadaşımın düğünü. Nisan bu sefer fotoğraf karesi değil billur bir anı olarak gözümün önünden şekilleniyor. Üç sene önce Nisan ayında tasarım stüdyosu olmadan okulumun son döneminin tadını çıkarıyor, çok sevgili fakültem ile vedalaşıyordum. Ama hepsinden daha önemlisi üç sene önce tam bu zamanlarda Sal Sürücüsü ile Kubbealtı’nın önünde balıklı kapı tarafında karşılaştım ve bana yüksek lisans için bana benim başvuracağım aynı okula başvuracağından bahsetti. Böylece yepyeni maceralarımız başladı. Bu üç yıl içinde sayısız ev partisi, bir elin parmaklarından az kalp kırıklıkları, bir polis baskını (polislere su ikram etmiştim kabul etmeseler de), bir boğaz maratonu, iki sahil bir Rumeli hisarı bir Polonezköy gezisi, bolca İstanbul keşfi, akşam üstü içkileri ve daha fazla güzel anı sığdı. Şimdi Ankara’da bahçemde bir başka akşamüstü içkimi içerken hem bu yazıyı yazıyor hem de karantina sonrası saydığım listenin devamını düşünüyorum. Akşam güneşi hepimize gelsin, dostlarla beş çayında her zaman birisi çayına gizlice gümüş matarasından brandy dökmektedir.

Esra Nalbant

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *