Kısa bir aşk

Sağına soluna bakmadan doğrudan geçti üzerimden. Ama ezilmedim, bir yerime de bir şey olmadı. Geldiği gibi hızla geçti. Sanırım beşik arası golle mağlubiyeti kabul etmek zorundaydım. Olanların farkına varıp da arkama döndüğümde, arkasından kalkan toz dumanı görebildim yalnızca. Oysa sadece, baharın özene bezene dağıttı bulutların gölgesinde, sahneye esrarengiz bir şekilde girmesini bekliyordum başrolün. Hayatımın kıyısına çekilmiş, bekliyordum gelmekte olduğunu umduğumu.

Güzel mi güzel, sarı mı sarı bir sabaha uyanmıştım. Radyolu alarmım Max FM’den seçmece iki güzel şarkıyla karşılamıştı beni sabahta. Hani yorgunluktan değil de keyiften yataktan kalkamadığın sabahlardan biriydi, fakat Güneş öyle güzel düşüyordu ki üzerime, çıkıp penceremin önündeki sümbülün güzel kokusunu çekmek istedim ciğerlerime. Çoraplarımı bile giyemeden koşturarak çıktım pencereye. Sıdıka bunca zaman yanlış anlaşılmış meğer, pencereden sokağı izlemenin keyfi bir başkaymış. Kuşlar, arılar ve herkül böceklerinin patır kütürtüleri çiçeklerimi sarmış, yine de büyük bir gönüllülükle dünyaya övgülerime ve kadere sövgülerime de yer açmıştı.

Birden onun sesini duydum. Sanki evin içinden geliyormuş gibi samimi ama sokaktan geldiği su götürmez, yabancı bir sesti. Uzakta Boğaz’ın bile görülebildiği duru bu havada asılı kalan bir his bırakmıştı üzerimde. Çok sevdiğim, zorlu aşklara sakladığım papatyamın bir çiçeğini koparıp hemen kaderimi tayin etmeye kuruldum. Ne adını ne de cismini bildiğim yeni aşkımın da gönlü var mıydı bana? Yoksa, gecikmeden bahçeye inip yoncalardan uzak geçirdiğim zamanı telafi etmeliydim. 

Doğru, uzun zamandır dört yapraklı yoncaya ihtiyacım olmadı. Çok şanslı zamanlar geçirdiğimi söyleyemem ama açıkçası şansa da ihtiyacım olmamıştı bir süredir. Yuvarlanıp gidiyorum işte. Ta ki bana bir kapak, içimdeki mercimeğe de bir ateş buluncaya kadarmış meğerse. Papatyamın son bakire gelini cüce çıkınca, etik bir problemle yüzleştim. Cücelerin dezavantajlı oldukları alanları görmezden gelip onları da ortalama boydaki bir birey gibi mi görmeliydim? Öyleyse, seviyordu o da beni. Yoksa, onlara ihtimamla davranıp boylarını “hoş” mu görmeliydim. Öyleyse, papatya falım beni üzecekti. Etik ve çıkar çatışmasının arasında kaldığımı düşünüp endişelendim ilk başta. Sonra iki konuyu ayrı ayrı değerlendirmeye karar verdim. Evet, eğer cücelerin zorlandığı şeyleri onlara bir dezavantaja dönüştürmemek konusunda elimizden geleni yaparsak, pekala da onlar da bizler gibi klasik bireyler. Ve o an anladım, papatyamı daha iyi beslemeliyim. Belki, saksının altına yumurta kabuğu koysam? 

Ansızın Nazlı’nın havlama sesini duydum. Sokağın öbür ucundan bana haber gönderiyordu. Hemen kendimi toparladım. Gözlerime kalınca bir siyah şerit çektim ve kaşlarıma kadar simli farla boyandım. Şuh kadınlığımı pekiştirmek için tek eksiğim parıl parıl bir güneşti, onun için de sokağa inmem yeterliydi zaten. Köselelerimi giyip takıdık tukuduk seslerle, kırıta kırıta geçtim sokak kapısından. Aheste aheste bakışlarım, cıvıl cıvıl kuşların müziğinin temposuyla, adım adım buldu onu. Beni gördüğünde duraklamasını ve dile gelmesini bekledim: 

“O: Selam..
– Merhaba..
O: Beni buraya çağıran senin gözlerinden gönlüme yansıyan ışıltıymış, anlıyorum.
– Beni buraya çağıran da, endamlı sözlerin ve sürpriz adımlarındı.
O ve – : muck muck

İşte şimdi karşımdaydı ama henüz söze girememişti. Suskunluk, sohbetimizin hayalimdekinden çok daha iyi olacağına delaletti muhakkak. Oh neyse ki, ocakta da yeni demlenmiş taze çayım vardı, hazırlıklıydım. Hem de hani earl greyle siyah çayı karıştırıp içine de azıcık zencefil tozu attığım o leziz çay harmanından yapmıştım. Enfes bir gün olacaktı bugün. Daha fazla beklemeden, söze girebilmesi için ona asist yaptım ve atıldım:
– Eğer bakkalı arıyorsanız, o bina yıkıldı. 
– Yoo, olamaz, bakkal kapanmış olamaz! diye haykırdı.

 Sağına soluna bakmadan doğrudan geçti üzerimden. Ama ezilmedim, bir yerime de bir şey olmadı. Geldiği gibi hızla geçti. Sanırım beşik arası golle mağlubiyeti kabul etmek zorundaydım. Olanların farkına varıp da arkama döndüğümde, arkasından kalkan toz dumanı görebildim yalnızca.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *