Bir yolculuğa çıktım. Nereye gittiğim konusunda hiç mi hiç fikrim yok. Yeşili ve sarıyı seviyorum yalnız. Renklerin ahengine katılmaya talibim.
Önce yeşil trafik lambalarını izledim.
Bazen daireler çizdim: Mekan aynı insanlar farklı. Köşedeki kedi hala aynı yerde. İlerlemeye çalışmak nafileymiş meğer.
Bazen de uzun uzun bekledim büyük kavşaklarda: Mekan aynı insanlar da aynı. Makinenin hüküm sürdüğü yolların yaya adacıklarında mahsur kaldığım, kader ortaklarım.. Akışın içindeki kaçamaklara sığındık birlikte.
Bazen de ilerledim bilmediğim yerlere: Ne mekan ne de insanlar aynı. Zamanın kendisiyim, her 300 metrede bir dakika bırakıyorum ardımda. Ne bıraktığım umurumda değil. Her adımda yeni bir zamana giriyorum.
Nereye varacağım konusunda hiç mi hiç fikrim yok. Bir yere varabilecek miyim dersin? Soru yanlış bir defa. Varışa ne gerek var?
Bir yolculuğa çıktım. Sarı hayallerin peşindeyim.
Annemin küçükken beni salladığı hamak sarısını arıyorum. Gün batımının suretini taşıyan İç Anadolu tarlalarının sarısını arıyorum. Nazım’ın Samansarısı’nı arıyorum.
Ne bulacağımın bilinmezliği cezbedici. Bazen barda tanıştığım, bazen yürüyen merdivenlerde sohbete tutuştuğum yabancılar.. Bazen kahkahası bol martılar, bazen Boğaza dokunabildiğim Emirgan-Kanlıca motoru sarıya götürüyor beni. Teşekkürler güzel insanlar, güzel karşılaşmalar..